Canlı Yayın
Dinlediğini Paylaş

Kitap Ayracı

                                                                              KİTAP AYRACI

                                                                           -Radyo Tiyatrosu-

                                                                                  9. BÖLÜM 

(Kapı açılır. Efekt: kapı Açılma sesi. Yusuf, sahaf dükkânına girer. Alper daktilonun başında yazmaktadır. Efekt: Daktilo sesi.)

Yusuf: Abi, merhaba. Kolay gelsin.

Alper: Aaa Yusuf, hoş geldin. Ne iyi ettin.

Yusuf: Sağ ol abi, hoş bulduk.

Alper: Nasılsın bakalım?

Yusuf: (Duraksayarak) İyiyim abi.

Alper: Yok yok, pek iyi değilsin. Bir şey mi oldu?

Yusuf: Bilmiyorum Abi, bu sabah kalktığımda iyiydim aslında. Sonra bir şey oldu. Lavaboda yüzümü yıkıyordum. Aynaya baktığımda gördüğüm bana benzemiyordu. Yani bana benziyordu ama yüzünde acayip bir keder vardı. Ağzı kıpırdamıyordu ama birbirine girmiş, karmakarışık, anlamadığım birtakım sözler duyuyordum. Ya da öyle sandım bilmiyorum. Rüya gördüğümü düşündüm. Elimi suya tuttum. Suyu yüzüme vurdum. Suyu hissediyordum. Ama akan su değil, sanki kederdi. Kederle yıkıyordum yüzümü. Sanki aynadaki yüzün tüm kederi suyla bana bulaşmıştı. Ağırlaşmış hissettim kendimi ve birden kalbimi hissettim, ağrıyordu. Başım zonklamaya başladı, omuzlarım çöktü, içimden tüm enerjim çekilmiş gibiydi. Ne yapacağımı bilemedim, kalktım sana geldim.

Alper: İyi yaptın Yusuf.

Yusuf: Evden çıktım. Sokağın köşesinde bir kedi gördüm, simsiyah uzun tüyleri vardı. Sapsarı gözleri… Çok güzeldi. Geldi bacağıma süründü. Başını okşadım. Sonra yavaş yavaş yürümeye başladı. Sanki, beni takip et, diyordu. Arkasından yürüdüm. Büyük, tarihi bir binanın köşesinde, büyük bir pencerenin önünde durdu. Ansızın sıçradı ve binanın içine çevirdi başını. Pencereye yaklaştım ve kedinin durduğu yerden içeriye baktım. Yüksek tavanlı büyük bir odada altı masa vardı. Masalardan biri boştu. Beş kişi masalarının başında harıl harıl çalışıyordu. Bir şeyler yazıyorlardı. Biri, dağınık saçlı, sakallı ve gözlüklü bir adam, birden başını kaldırıp bana doğru baktı ve tebessüm etti. Sonra diğerleri de bana bakıp tebessüm ettiler. Dondum kaldım. Sonra dördü başlarını eğip yazmaya devam ettiler. Sadece o adam, dağınık saçlı, sakallı ve gözlüklü olan bana bakmaya devam etti. Korktum, çevirdim başımı ve duvara yaslandım. Kediye baktım. Gitmişti. Kendimi bir oyunun ortasında hissettim. Delirmeye başladığımı, garip hayaller gördüğümü düşündüm. Sonra hızla uzaklaştım oradan. Doğrudan sana geldim işte. Deliriyor muyum sence?

Alper: (Güler) Korkma Yusuf. Delirmiyorsun. Sadece yeni fark ediyorsun.

Yusuf: Neyi?

Alper: Etrafında neler olup bittiğini.

Yusuf: Nasıl yani?

Alper: Niye şaşırıyorsun Yusuf. Yunus’un şiirlerini okuyup Marakeş’ten buraya gelen, beni bulan sen değil misin? Sen nasıl gelip beni bulduysan, birileri de gelip seni bulabilir. İnsanların normal dedikleri şeyler bir koşuşturmacadan ibaret; yaşamın dikkat etmedikleri, farkına varmadıkları tarafları… Herkesin bir nasibi vardır. Nasibinin seni nasıl buluyor dikkat et. Korkma, şaşırma. Hem sen kitapların dünyasına girdin bir kere. Kitapların dünyası yaşadıklarımızdan daha gerçek. Çünkü normal zannettiğimiz yaşamımız normal değil. Biz kolaya kaçıp öyle adlandırıyoruz.

Yusuf: Bugün yaşadıklarım, bunun üzerine söylediklerin normal mi şimdi?

Alper: Normal Yusuf. Normal olmayan şey, etrafımızda bunca şey olurken yapageldiğimiz sıradan eylemler…

Yusuf: Bilmiyorum… Kafamın içinde beynim kıvranıyor sanki.

Alper: Düşünce bazılarını yakalar ve vermek istediğini verdiğinde onları kıvranırken bırakıp gider. Beynin kıvranadursun çalacak müzik ve şiir ruhunu ferahlatsın. Her şey yavaş yavaş yerine oturacak. Şimdi dinle… Bize Dede Efendi üfler, bizi Yunus anlatır.

(Dede Efendi’nin ney taksimi başlar. Alper Yunus Emre’nin şiirini okur. Şiir biter. Müzik de bitince bölüm sona erer.)

 

                                                        Yine ben âşık oldum yine ben bendekine

                                                        Gayrı kimesne değil can ile tendekine

 

                                                        Aşığım gözüm görmez, kimse nişanım vermez

                                                        Bu aceb elim ermez kendi kendimdekine

 

                                                        Ben derim derdim bitsin derdime derman yitsin

                                                        Taşradağ merhem n'etsin içeri öykendekine

 

                                                         Gönlüm melül açılmaz ne idüğü seçilmez

                                                         Düşdüm kaldum geçilmez ar namus hendeğine

 

                                                         Miskin Yunus gel imdi terk eylegil benliği

                                                         Kogıl bu habis şeyi sendeki bendeki ne

 

                                                                              -9. Bölüm Sonu-

PAYLAŞ
DEĞERLENDİRİN
YORUM YAP