Canlı Yayın
Dinlediğini Paylaş

Müziğimizin Dili

Kültürümüzden müziğimize aktarılan değerleri sizlerle buluşturmaya çalıştığımız programımızdan bu hafta da kucak dolusu sevgiler, selamlar… Kimi zaman hüznü, kederi, hasreti, kimi zaman neşeyi, sevinci ve saf sevgileri sadece bir kelimeye yükleyerek notaların sihirli dünyasında gezintiye çıkmaya bugün de hazırsanız, başlayalım…

Müziğin en etkili iletişim araçlarından biri olduğu değerlendirilirse melodileri kelimelerin gücüyle doldurarak gönlümüzde yer eden her söz özel, değerli ve derin anlamlar taşır. İşte insanı büyüleyen ihtişamıyla bir konu başlığı daha… Turna… 

Turnalardan haber geldi, ses geldi… Sevdiklerimiz, hasretini çektiklerimize gönderdiğimiz selamımızı kanadına serdi; ihtişamlı dağları, uçsuz bucaksız okyanusları, tabiatın bin bir rengini seyre dalıp, uzun yollar kat etti kimlere ve neler iletti… Elbette kuş olup uçamayacağımız, kâğıt kalem yazsa da ulaşmanın ya da dönüşün pek mümkün olmadığı çok uzak diyarlara söylemek istediğimiz her şeyi o iletti.. Çünkü o bir göçmen kuştur… Uğurlu, akıllı ve özgür bir kuştur… Bu kadar mı? Tabii ki değil. Turna kuşları o kadar çok duyguyu sembolize eder ki:  mutluluk ve refahın, saflık ve temizliğin, dürüstlüğün, vefa ve sadakatin, sabrın, sevginin, onurun… Boşuna değildir baş tacı edilişleri. Zaten sadece bizim kültürümüzde değil faklı birçok kültürde turnalar mutluluğun, şansın, uzun yaşamın ve hatta barışın simgesi olarak kutsal kabul edilirler. Bunca anlamlar yüklediğimiz turnaların müziğimizi nasıl zenginleştirdiğine bakma zamanı geldi sanırım… Şöyle kim varsa özlediğimiz, burnumuzda tüten, eşe dosta arkadaşa selam yollayalım turnalarla…

-*--

Gurbetten sılaya gidince selam; şeker, kaymak, balla yollanır elbette… Söylenebilecek en tatlı sözlerle selam götüren turnalar Anadolu’da yaşamın her alanındadır. Şiirin, türkünün yanı sıra giyiminde, dokumasında, oyasında da vardır. Sonra isim olarak kullanılır. Kız çocuklarına verilen bu isimdeki kişilerin, hayata gülerek baktıkları, güzel sanatlara karşı yetenekli oldukları, atılgan ve enerji dolu olduklarına dair anlamlar yüklenir.  Yetmez, yaşadıkları ve bulundukları yerlere de adını verir turnalar. Ayrıca adıyla anılan bir çiçek de vardır: "Turnagagası". Deniz ve göllerde yaşayan bir balık türünün adı da "Turna"dır. Hatta at renklerinde de karşımıza çıkar ve bu renk “turna kırı” adıyla bilinir.

Bu da yetmez bazı yörelerde geleneklere kadar yansır… Genç kızların güzelliği turnalara yüklenir. Gelinin başına bir turna teli takılırsa uğur getirir. Konduğu evin ya da tarlanın bereketi olacağına inanılır. Hatta ilkbaharda buğday getirmesi bolluk; alçakta uçması havanın soğuk, yüksekte uçması havanın sıcak olacağına delalettir. Kimi yörelerde ise niyet tutmaya vesiledir. Turna uçarken havada, yönünü değiştirdiği anda dilek tutulur. Bu, farklı bir şekilde öttüğünde de yapılabilir.  Eğer bu turna, diğerleriyle yol tutup uçuyorsa, kuşun bu davranışı niyetin kabulüne yorulur…

-*--

Halk edebiyatımızdaki motiflerden "turna"nın yüklendiği anlamaları daha iyi kavrayabilmemiz için onu biraz daha yakından tanımamız gerekir. Müziğimize de yansıyan bu motifte göçmen bir kuş görüyoruz; bir su kuşu. Tıpkı leyleğe benzer: uzun bacaklı, zarif boyunlu olan bu kuşu leylekten ayıran bazı özellikleri var. Mesela gagaları daha küçüktür. Başının arka tarafından geriye doğru sarkan tüyleri vardır. Kuyruğunda aşağı sarkan süs tüyleri vardır. Dünyanın birçok yerinde yaşayabilen bu gösterişli kuşlar, yaşadıkları bölgeye göre renklenmiştir. Dolayısıyla yaşadığı coğrafyaya bağlı olarak siyah-beyaz renkte olabildikleri gibi mavi, kırmızı ve yeşil tüylü olanları da vardır.

Turnalar, çiftler halinde yaşarlar ve tek eşli bir hayat sürerler. Yuvalarını diğerlerinden ayırırlar. Tek eşli olan bu kuşlar dans ederek başladıkları beraberlikleri boyunca danslarını sürdürürler. Hatta danslarındaki bazı hareketlerle de folklor unsuru olarak kültürümüzdeki yerini almıştır.

Gururlarına düşkün, son derece sade bir hayat tarzını tercih ederek yaşarlar. Ötüşü de güçlüdür. Zaten tüm bu güzelliklerine gösterişli uçuşu da eklenince, turnanın halk şiir ve türkülerimize konu olması kaçınılmazdır.

Türlerine göre farklılıklar görünse de bir türü var ki diğerlerine göre daha küçük ve kulağında püskülleri vardır. Ülkemizin özellikle iç kesimlerindeki sulak yerlerde görülen bu turna: telli turnadır… Birçok türkü ve söylencede de adı anıldığından özellikle paylaşalım istedik. Şimdi o örneklerden birini sunalım sizlere…

-*--

Gökyüzünün engin maviliklerinde süzülürken her bir kanat vuruşları bir melodi kadar ahenkli olan turnalar; şiir gibi kuşlardır. Genel görünüşüyle bıraktığı bu izlenimler o kadar çok değerle bütünleşmiş ki sevgili dostlar, ne kadar anlatmaya çalışsak da eksik yanları mutlaka kalacak. Daha çok aracı olarak görülür bu kuşlar. Çünkü gökler de özgürce kanat çırpar, çok uzun yollar kat eder ve bunu ustaca yapar. Uzak mesafelerde iletişimin yok denecek kadar az olduğu o eski dönemlerde ne yapsın insan, bir haberci arar kendisine. Ateş ya da duman veyahut güvercinlerle haberleşmek bugün gülünç gelse de insanlığın bir geçmişi var ve yaşanan, tecrübe edilen ne varsa o günün koşullarında, saygı duydukça, anlamaya çalıştıkça kavrıyoruz kültürümüzde neyin neden olduğunu. İşte şöyle bir düşününce turnaların saydığımız özellikleri güzelliğiyle birleşiyor ve bir haberci olarak benimseniyor şiirimizde ve türkülerimizde. Diyar diyar gönlünce gezen bu gösterişli kuşa yükleniyor söylenmek istenilen ne varsa… Bazen uzakta çekilen hasretin gurbettekini nasıl da yorduğu anlatılırken, müjdeli haberler de bindiriliyor turnanın kanadına. Ah turna, güzel turna… Dertleşemeye de dost yok ki buralarda… Başlıyor yalnızın üzüntüsünü de paylaşmaya… Tıpkı dinleyeceğimiz türküde olduğu gibi…

-*--

Kültürümüzden müziğimize aktardığımız birçok tabiat unsurundan turnaları seçtik bu hafta. Elimizden geldiğince, dilimiz döndüğünce turnanın ne denli özel bir yere sahip olduğunu anlatmaya çalıştık sizlere. Coşku ve mutluluk gibi duygularımızı dile getirdiğimiz turna türkülerinde daha çok hüzün ve hasret çıktı karşımıza. Bu bir tesadüf değil ki zaten. Göklerin özgürlük sevdalısı, göçmen bir kuş bilir ancak göçün ne zor bir iş olduğunu. Tabii olarak buruktur söyleyenin dili, yüreği… Gidenin de elbet vardır bir gayesi; boşuna çekilecek dert değildir ki hasretlik.  Sonuçta eş, anne-baba, çocuklar veya sevgiliyle araya giren denizler, dağlar, ovalar ancak bir kuşun kanat çırpışıyla aşılır.  İşin ustası olunca turna anlatılacak ne varsa kendini kanadında buluverir bir solukta… Ötüşü bile bir başka olan kuşun yakıcı sesinden etkilenen Anadolu insanı, hemen kendine bağlamıştır onun bu şakıyışını. Bilinir ki turnanın ötüşündeki ahenk dertli ise ya eşinden ayrılmıştır ya da yolunu kaybetmiştir. Bunu bilen ozan ne yapsın, yine anlatmış: “Turnam dertli öttün, derdimi deştin. El vurdun, yaremin başını açtın.” Eee turnaların güzergâhını da iyi bilir ozan dediğin ve der ki:  “Bir selam var göndereyim yârime Bizim köye uğrar ise yolunuz”… “Konup göçmek erenlerin işidir Konup göç ki söylenesin dillerde” mısraları ile günümüze taşınan bu dizelerde turnalar erenlere, maneviyatı yüksek olan insanlara benzetilir. Söyleşmeden turnalar bırakılır mı hiç? Ya onun da bir derdi varsa… Bu yüzden sormuş ozan “Gitme turnam gitme bir sualim var” ve eklemiş hemen sonra, “Turnam neden düştün sen bu yollara?”…  Sonuçta o da bir can...  Canımıza can katmış, derdimize derman aratmamış;  yalnızlığımıza yoldaş, yolumuza arkadaş olmuş turnalar. Sözümüzün sonuna gelmiş iken haftaya bambaşka bir dünyada buluşmayı ümit ediyoruz. Sağlıcakla kalınız…

 

PAYLAŞ
DEĞERLENDİRİN
YORUM YAP