Canlı Yayın
Dinlediğini Paylaş
Anasayfa Programlar Bestelenmiş Şiirler Bestelenmiş Şiirler

Bestelenmiş Şiirler

                                                                              BESTELENMİŞ ŞİİRLER 

                                                                                         2.BÖLÜM 

Değerli dinleyicilerimiz Türkçenin Sesi Radyosundan sesimizin ulaştığı her yeri, saygı ve sevgiyle selamlıyoruz. Bestelenmiş Şiirler’le yine birlikteyiz. Bu hafta yine Türk Edebiyatının eşsiz bir ismini ağırlayacağız. Onun edebi ve estetik değerini ifade eden eserlerinden bir demet sunmaya çalışacağız. 

Sultanü’s-Şuara yani Şairlerin Sultanı olarak anılan, Türk Edebiyat tarihine adını unutulmaz  eserleriyle yazan Üstad Necip Fazıl Kısakürek’ten bahsediyoruz. Onun kişiliğini sadece sanat çerçevesinde değerlendirilebilmek mümkün değil. Bir İnanç, bir dava adamı olmasının yanında dev eserler bırakabilmiş ender sanatkarlardan biri olduğunu özellikle belirtmemiz gerekir. Fakat biz, programımız gereği onun sadece şiir boyutunu ele almak durumundayız. Kaldı ki onun edebi değerini, sanat anlayışını da kısa bir programa sığdırabilmek mümkün olmayacaktır. 

Üstad Necip Fazıl Kısakürek; “Anladım işi, sanat Allah'ı aramakmış. / Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış...”  dizeleriyle bir çırpıda kitaplar dolusu bilgiyi iki satırda anlatabilme becerisini ortaya koymuştur. Sanat anlayışını yine kendisinin dilinden sanırım ancak böyle özetleyebilirdik.

Necip Fazıl’ın henüz 21 yaşındayken yayımladığı Örümcek Ağı, kendisinin ilk şiir kitabı olur ve büyük bir takdirle karşılanır. Örümcek Ağı’nı 24 yaşında yayımladığı Kaldırımlar adlı ikinci şiir kitabı takip eder. Toplamda 128 sayfaya ulaşan bu iki eser hakkında yazılanlar, eserlerin sayfa sayısını katlayacak kadar çok olur. Ve Necip Fazıl, henüz genç yaşta edebiyat dünyasında adından en çok bahsedilen kişi olur. Kaldırımlar şiiri, Necip Fazıl’ın dönüm noktalarından biridir. Değerli dostlarımız biz de şimdi o ölümsüz eseri, Kaldırımlar şiirini seslendirelim ve ardından şiirin bestelenmiş halini, yani şarkı formunu dinleyelim.  Şiir üç bölümden oluşuyor fakat biz bestelenmiş olan birinci bölümünü ele alacağız.

 

Şiir: Kaldırımlar

Şair: Necip Fazıl Kısakürek

Şiiri Seslendiren: Alper Tuna

Beste: Özhan Eren-Yücel Arzen

Yorum: Funda Arar

 

KALDIRIMLAR 

I

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;

Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.

Yolumun karanlığa saplanan noktasında,

Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

 

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;

Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.

İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;

Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

 

İçimde damla damla bir korku birikiyor;

Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...

Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;

Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

 

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.

Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;

Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

 

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;

Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!

Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;

Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

 

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;

İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.

Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;

Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

 

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;

Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!

Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;

Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

 

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;

Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.

Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,

Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi…

                                                                               *** 

Üstad Yahya Kemal’in ‘Aziz İstanbul’ eserinden sonra belki de İstanbul için yazılmış en güzel şiir, Üstad Necip Fazıl’ın ‘Canım İstanbul’ isimli eseri olsa gerektir. İstanbul’un bir şehir olmanın ötesinde tarihi ve kültürüyle adeta canlı bir varlık gibi sunulduğu şiir, okuyanları adeta büyüleyen bir üsluba sahiptir. 

İstanbul’a atfedilen değer; hem Yahya Kemal, hem Necip Fazıl da kutsal bir boyuta taşınmıştır. Ondan ayrılmak, sanki ruhun bedenden ayrılması gibidir. 

Değerli Dostlarımız şimdi dilerseniz önce bu şiiri seslendirelim ardından şiirin bestelenmiş halini sizlere sunalım. Böylece söylemek istediklerimizi biz değil, eserin kendisi anlatmış olsun…

 

Şiir: Canım İstanbul

Şair: Necip Fazıl Kısakürek

Şiiri Seslendiren: Alper Tuna

Beste ve Yorum: Uğur Işılak

 

CANIM İSTANBUL

 

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;

Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;

O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.

Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;

Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.

Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,

Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.

 

İstanbul benim canım;

Vatanım da vatanım...

İstanbul,

İstanbul...

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;

Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...

Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;

Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...

Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;

Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? ..

Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;

Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

 

O manayı bul da bul!

İlle İstanbul'da bul!

İstanbul,

İstanbul...

 

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;

Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.

Oynak sular yalının alt katına misafir;

Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.

Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,

Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...

Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?

Cumbalı odalarda inletir ' Katibim'i... 

 

Kadını keskin bıçak,

Taze kan gibi sıcak.

İstanbul,

İstanbul…

 

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!

Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...

Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,

Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.

Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından

Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.

Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;

Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

 

Gecesi sünbül kokan

Türkçesi bülbül kokan,

İstanbul,

İstanbul... 

                                                                               ***  

Değerli Türkçe Dostları, Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in unutulmaz iki eserini sunduğumuz programımızın bu hafta da sonuna geldik. Haftaya bir başka şairimizden bahsetmeye ve eserlerini size aktarmaya çalışacağız. Tekrar siz değerli dostlarımıza saygı ve sevgilerimizi sunuyor, müzik ve şiir dolu günler diliyoruz. Hoşça kalınız.

PAYLAŞ
DEĞERLENDİRİN
YORUM YAP