Dilin Anahtarı Deyimler
göze gelmek:
Mine’nin annesi: Hoş geldin Ayla, buyur içeri gir. Mine salonda.
Ayla: Hoş bulduk.
Mine: Ayla, gel gel salondayım.
Ayla: Canım benim çok geçmiş olsun.
Mine: Sağ ol Aylacığım. İşte bir kaza geldi başıma.
Ayla: Nasıl oldu bu kaza?
Mine: Hiçbir şey anlamadım. Mete’yle gelinlikçiye gittik. Birkaç gelinlik denedim. Mete de dışarıda beni bekliyordu. Gelinlikçiden çıkarken ayağım takıldı merdivenden düştüm. Mete’yle hemen hastaneye gittik. Bacağım kırılmış.
Ayla: Sen göze geldin. Her şey çok güzel gidiyordu. Bunun başka bir nedeni olamaz.
Mine’nin Annesi: Bence de Mineciğim. Gelinlik çok yakışmıştı. Göze geldin orada.
Mine: Evet gerçekten çok yakışmıştı. Ama bir süre böyle yatmak zorundayım.
Ayla: Olsun canım, dinlen de bir an önce iyileş.
Mine: Sağ ol Aylacığım. İyi ki geldin.
-*--
Bir kişiye nazar değdiğinde “göze gelmek” deyimini kullanıyoruz. Kıskançlık veya hayranlıkla bakıldığında insanlara veya nesnelere zarar verdiğine inanılan uğursuzluğa “nazar” diyoruz. Geçmişten bugüne pek çok toplumda var olan nazar inanışından korunmak için nazar boncuğu takar, “maşallah” deriz.
Siz de güzel şeyler gördüğünüzde “maşallah” deyin ki nazar değmesin!