Canlı Yayın
Dinlediğini Paylaş

Kitap Ayracı

                                                                              KİTAP AYRACI

                                                                           -Radyo Tiyatrosu-

                                                                                  15. Bölüm

(Yusuf, küçük sahaf dükkânına girer. Birkaç küçük adım atıp durur. Alper Abi, somyanın üzerine oturmuş, yüzü iki elinin arasında öylece daktiloya bakmaktadır.)

Yusuf: Yusuf, küçük sahaf dükkânına girer. Birkaç küçük adım atıp durur. Alper Abi, somyanın üzerine oturmuş, yüzü iki elinin arasında öylece daktiloya bakmaktadır. Alper Abi, Yusuf’un geldiğini fark edip toparlanır ve tebessümle “Hoş geldin Yusuf” der. Yusuf, bir tabure çekip Alper Abi’nin karşısına oturur.

Alper: (Tebessümle) Hoş geldin Yusuf.

(Yusuf, bir tabure çekip Alper’in karşısına oturur.)

Yusuf: Hoş bulduk Abi.

Alper: Behçet Necatigil’in oyunlarını vermese miydim acaba sana? Radyo tiyatrosunun parantez içleri gibi konuşmaya başladın.

Yusuf: Seni öyle dalmış görünce birden aklıma geldi işte. Behçet Necatigil oyunlarının da etkisi var tabii. Ama söylesene Abi, canını sıkan bir şey mi var? Neden böyle durgunsun?

Alper: Yok Yusuf, iyiyim ben,  endişelenme. Sana öyle gelmiş.

Yusuf: Hayır Abi, farkındayım. Bir süredir eskisi gibi değilsin. Epey düşüncelisin. Kafana takılan bir şeyler olduğu belli. Hem o gün dükkânın camından gördüm sizi.

Alper: Kimi gördün Yusuf?

Yusuf: Bir adam vardı dükkânda. Uzun boylu, yeşil parkalı, gözlüklü bir adam… Sen daktilonun başına oturmuş öylece önüne bakıyordun. Adam senin birkaç adım arkanda ayakta duruyordu ve birbirinizin yüzüne bakmadan konuşuyordunuz. Her şey çok acayipti. Sonra adam gidip şu somyanın üstüne oturdu ve siz yine birbirinize bakmadan konuşmaya devam ettiniz. Zaten biliyorsun bunları. Ama dediğim gibi bana acayip geldiği için anlatıyorum.

Alper: Peki neden girmedin içeriye?

Yusuf: Bilmiyorum, çekindim herhalde, rahatsız etmek de istemedim. Sonra dönüp gittim zaten. Aslında o gün sana gelmek istiyordum. Üstümü giyinip çıktım evden. Biraz durakta bekledim, otobüs geldi, bindim. Boş bir koltuğa oturdum. Çantamda Behçet Necatigil’in radyo oyunları vardı. Otobüste, Kadın ve Kedi oyununu okudum. Kızılay’da indim işte. Buraya doğru yürüyordum. Ama sonra ne oldu bilmiyorum, birden vazgeçtim sana gelmekten. Sanki birisi önceden haber vermiş, beni davet etmiş de bir yere geç kalıyormuşum gibi yönümü değiştirdim ve hızlıca yürümeye başladım. Olağandışı bir şey olmamıştı hâlbuki. Beni buraya gelmekten vazgeçirecek herhangi bir şey yani… Ama ayaklarım bilmediğim bir yere doğru götürüyordu beni. Epey yürüdükten sonra kendimi eski bir sinema salonunun önünde buldum. Camında buruşmuş eski afişler vardı. Kapısı kapalıydı. Sonra birden ne yapacağımı bilemez halde öylece kalakaldım ve tekrar sana gelmek üzere yürümeye başladım. Kafamın içi birden boşalmıştı sanki. Dükkânın önüne geldiğimde o adam içerdeydi. Anlattığım gibi sonra durmadım zaten geri döndüm. (Duraklar) Abi, kimdi o adam? Neden birbirinize bakmadan konuşuyordunuz?

Alper: O adam…

(Birden telefon çalar.)

Alper: Bir dakika Yusuf.

(Alper usulca somyadan kalkar, telefonu açar. Bir süre dinler.)

Alper: Alo… Peki, geliyorum.

(Alper telefonu kapatır.)

Alper: Şimdi benim çıkmam lazım Yusuf. Kusuruma bakmazsın değil mi?

Yusuf: Yok Abi, estağfurullah. Birlikte çıkalım, ben de eve döneceğim zaten.

(Yazar’ın hesaplamadığı şeyler olmakta, oyun onun kontrolünden çıkmaktadır. Tüm bunlar olup biterken ne yapacağını bilemez halde daktilosunun başında oturmakta ve penceresinden yağan karın şehre usulca düşüşünü izlemektedir. Alper, Yusuf’la birlikte dükkândan çıkar. Ayak sesleri duyulur, kapı kapanır ve daktilo kendi kendine yazmaya başlar…)

                                                                              -15. Bölüm Sonu-

 

PAYLAŞ
DEĞERLENDİRİN
YORUM YAP